Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bilmem ne

  • 1 bilmem ne

    что́-то

    Türkçe-rusça sözlük > bilmem ne

  • 2 bilmem

    interj. search me

    Turkish-English dictionary > bilmem

  • 3 bilmem hangi

    како́й-то

    Türkçe-rusça sözlük > bilmem hangi

  • 4 bilmem kim

    кто́-то

    Türkçe-rusça sözlük > bilmem kim

  • 5 bilmem nasıl

    somehow or other

    İngilizce Sözlük Türkçe > bilmem nasıl

  • 6 Şunu bunu bilmem

    But me no buts

    İngilizce Sözlük Türkçe > Şunu bunu bilmem

  • 7 зачем-то

    Русско-турецкий словарь > зачем-то

  • 8 search me

    bilmem, bilmiyorum, nereden bileyim

    English-Turkish dictionary > search me

  • 9 search me

    bilmem, bilmiyorum, nereden bileyim

    English-Turkish dictionary > search me

  • 10 bilmek

    знать
    * * *
    -i
    1) знать, узнава́ть

    bildiğime göre — наско́лько я зна́ю

    bilmiş ol! — да бу́дет тебе́ изве́стно!

    2) знать, уме́ть ( как делать)

    yüzmeyi bilmek — уме́ть пла́вать

    3) по́мнить

    ben beni bildiğim gündenberi — с тех пор, как я себя́ по́мню

    4) вспомина́ть, узнава́ть, отга́дывать, уга́дывать

    benim kim olduğumu bildin mi? — ты узна́л, кто я

    5) предполага́ть, счита́ть, полага́ть, ду́мать

    ben onu dost biliyordum — я его́ счита́л дру́гом

    6) смочь (что-л. сделать)

    bunu yapabilirim — я могу́ э́то сде́лать?

    ••
    - bildiğinden kalmamak
    - bildiğini okumak
    - bildiğini yapmak
    - bildiğini yedi mahalle bilmez
    - bilemediniz
    - bilemedin
    - bilerek
    - bilir bilmez
    - bilmem hangi
    - bilmem kim
    - bilmem ne
    - eskimek bilmemek
    - sen bilirsin

    Türkçe-rusça sözlük > bilmek

  • 11 bilmek

    bilmek <- ir> Sache wissen; Person und meist Inhalt kennen; Sprache können; sich verstehen (-i auf A), verstehen (- mesini zu …); sich besinnen (-i auf A); (-i jemanden) betrachten als (z.B. Freund);
    bildiğime göre soviel ich weiß;
    bildiğini okumak seinen Kopf durchsetzen;
    bildiğinden şaşmamak stur seinen Weg gehen;
    bile bile mit Vorbedacht; extra;
    bilemedin(iz) fam sagen wir (mal); ja sogar;
    bilmem hangi irgendein;
    bilmem kim irgendjemand;
    bilmem nasıl irgendwie;
    dinmek bilmiyor will nicht nachlassen (z.B. Wind)

    Türkçe-Almanca sözlük > bilmek

  • 12 bilmek

    ",-ir 1. /ı/ to know; to be informed of, be aware of; to understand. 2. /ı/ to know, recognize. 3. /ı/ to regard (someone) as: Onu düşman bildik. We regarded him as an enemy. 4. /ı/ to hold (someone) to be the accountable party: Senden başkasını bilmem. You´re the only one I hold accountable. 5. /ı, dan/ to suspect that (someone) did (something), think that (someone) is responsible for (something): Her şeyi benden biliyorlar. They suspect me of everything. bilemedin/bilemediniz at most. bilerek knowingly, on purpose. bilmeden not knowing, unintentionally. Bilmemek ayıp değil, sormamak/öğrenmemek ayıp. proverb It´s not a shame not to know; what is bad is not asking. bile bile knowingly; on purpose. bile bile lades with full knowledge of the disadvantageous consequences. bildim bileli for a long time now. bilir bilmez half-knowing, with insufficient knowledge. bilmezlikten gelmek to pretend ignorance. bildiğinden kalmamak/bildiğini okumak to insist on having one´s own way. bildiğinden şaşmamak not to be deflected from one´s plan, not to listen to others. bildiğini yapmak to (ignore advice and) do it one´s own way. Bildiğini yedi mahalle bilmez. colloq. He is very shrewd. bilmem hangi something or other. bilmem nasıl somehow or other. Bilmiş ol! colloq. Take note!/Hear this! "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > bilmek

  • 13 как

    nasıl
    * * *
    1) нареч. nasıl; ne

    как пройти́ на у́лицу Го́рького? — Gorki caddesine nereden gidilir?

    как (чу́вствует себя́) больно́й? — hasta nasıl?

    как пожива́ешь / дела́? — ne âlemdesin?

    как (мне) не по́мнить! — hatırlamaz olur muyum hiç!

    как тут не вспо́мнить... — gel(in) de... hatırlama(yın)

    ну как тут не вспо́мнишь пре́жнего дире́ктора! — eski müdürü gel de arama!

    ты рад? - как не ра́доваться?! — sevindin mi? - Sevinilmez mi?

    как же по́сле э́того (мне) не зли́ться? — bundan sonra nasıl kızmam?

    он поступа́ет (так), как вели́т со́весть — vicdanı ne emrediyorsa onu yapıyor

    как бы мне побыстре́е зако́нчить э́ту рабо́ту — ne yapsam da şu işi bir an önce bitirsem

    не зна́ю, как ты, а я... — seni bilmem ama ben...

    2) нареч. ne (kadar)

    как стра́нно! — ne tuhaf!

    как тру́дно бы́ло ждать! — ne zordu beklemek!

    как мне хо́чется повида́ть его́! — onu görmeyi ne kadar isterim!

    как мно́го он зна́ет! — ne çok şey biliyormuş!

    а ведь как она́ его́ люби́ла! — oysa, ne severdi onu!

    знал бы ты, как он волнова́лся! — ne heyecan içindeydi, bilsen!

    ви́дели бы вы то́лько, как она́ испуга́лась! — ne kadar korktuğunu bir görseniz!

    как я бу́ду сча́стлив, е́сли он сде́ржит своё сло́во! — sözünü tutarsa ne mutlu bana!

    3) частица nasıl

    как! Ты ещё здесь / не уе́хал?! — nasıl? Sen hâlâ gitmedin mi?!

    она́ как закричи́т! — bağırıvermesin mi?; birden bağırmasın mı?

    4) союз gibi; kadar

    бе́лый как снег — kar gibi beyaz

    бесшу́мно, как тень — gölge sessizliğiyle

    он ну́жен нам как во́здух — ona hava kadar muhtacız

    он э́того бои́тся как сме́рти — bundan, ölümden korkar gibi korkuyor

    таки́е, как ты — senin gibiler

    он не тако́й терпели́вый, как ты — senin kadar sabırlı değildir, sendeki sabır onda yok

    то́чно так же, как и (его́) оте́ц — tıpkı babası gibi

    как бы извиня́ясь — af diler gibi

    ко́мната как ко́мната — alelade / bildiğimiz bir oda

    де́лай / поступа́й, как я — yaptığım gibi yap / davran, ben nasıl yaptımsa sen de öyle yap / davran

    в строи́тельных дела́х он разбира́лся, как хоро́ший инжене́р — yapı işlerinden iyi bir mühendis kadar anlardı

    5) союз (в качестве кого-чего-л.) olarak, diye

    мне его́ предста́вили как худо́жника — bana onu ressam diye tanıttılar

    как ста́ло изве́стно — öğrenildiğine göre; öğrenildiği gibi

    мост, постро́енный, как предполага́ют, в пя́том ве́ке,... — beşinci yüzyılda kurulduğu sanılan köprü

    7) союз ( когда)...dığı zaman / sırada,...dıkta; iken;...ır...maz,...dı mı ( как только);...dıktan sonra (после того, как); (her)...dıkça ( всякий раз как);...alı ( с тех пор как);...madan (önce) ( перед тем как); oysa ( между тем как)

    задо́лго до того́, как стемне́ло — karanlık basmadan çok önce

    с того́ дня, как он прие́хал — geldiği günden beri

    не прошло́ и неде́ли, как... — aradan bir hafta geçmemişti ki...

    как поду́маю об э́той ава́рии,... — ben o kazayı düşündükçe...

    вот уж бо́льше го́да, как... — bir yıldan fazla bir süredir...

    вот уж мно́го лет, как... — yıllar var ki...

    8) союз ( кроме) başka

    э́то не что ино́е, как... — bu...dan başka bir şey değildi

    ина́че, как изме́ной, э́то не назовёшь — buna ihanetten başka isim verilemez

    кому́ же им помо́чь, как не тебе́? — onlara sen yardım etmesen kim etsin?

    ну кому́ ж пла́кать, как не мне! — ben ağlamayayım da kim ağlasın?

    я ви́дел как он сел в авто́бус — otobüse bindiğini gördüm

    ••

    как бу́дто —...mış gibi;...mış ( кажется)

    как оди́н (челове́к) — tek adammışçasına

    как раз наоборо́т — tam tersine

    э́ти сапоги́ мне как раз — bu çizme ayağıma tam / tastamam geliyor

    не зна́ю, как вы, а я... — sizi bilmem ama ben...

    что, никаки́х весте́й нет? - Как не быть, есть! — haber yok muymuş? - Var ya, olmaz olur mu?

    как он ни сопротивля́лся — her ne kadar direndiyse de

    как бы он ни сопротивля́лся — ne kadar direnirse dirensin

    как мо́жно быстре́е — bir an önce, mümkün olduğu kadar çabuk

    э́тот, как его́... — şey, neydi adı...

    Русско-турецкий словарь > как

  • 14 soundso

    soundso ['zo:ʔʊntso:]
    I adj ( fam) falan(ca);
    auf Seite \soundso falanca sayfada;
    am S\soundsovielten falan tarihte
    II adv ( fam)
    \soundso breit/groß genişliği/büyüklüğü şu kadar;
    \soundso oft bilmem ne kadar, bilmem kaç kere

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > soundso

  • 15 wissen

    wissen <weiß, wusste, gewusst> ['vısən]
    I vt
    1) ( können) bilmek;
    nicht mehr ein noch aus \wissen çıkar yol bilmemek;
    mit jdm umzugehen \wissen biriyle nasıl geçineceğini bilmek, birine nasıl davranacağını bilmek
    ich weiß nicht, wo er ist nerede olduğunu bilmiyorum;
    wusstest du, dass...?... olduğunu biliyor muydun?;
    woher soll ich das \wissen? bunu nereden bileyim?;
    woher weißt du das? bunu nereden biliyorsun?;
    soviel ich weiß, ist er noch da bildiğim kadarıyla (kendisi) hâlâ orada;
    er weiß immer alles besser o her şeyi daha iyi bilir;
    das musst du selbst \wissen bunu senin bilmen gerekir, bu, senin bileceğin iş;
    wenn ich das gewusst hätte... bunu bilseydim...;
    sie weiß, was sie will ne istediğini biliyor;
    ich wüsste nicht, was ich lieber täte neyi tercih ederdim, bilemiyorum;
    ich hätte es \wissen müssen onu bilmem gerekirdi;
    das ist wer weiß wie teuer ( fam) bu, kim bilir kaç para;
    ... und was weiß ich noch alles ( fam)... ve daha neler neler biliyorum;
    weißt du was? biliyor musun?;
    gewusst, wie! ( fam) nasıl yapıldığını bileceksin!
    3) ( sich erinnern) hatırlamak;
    weißt du noch, wie schön es war? hatırlıyor musun, ne kadar güzeldi?
    4) ( erfahren)
    lassen Sie mich \wissen, wenn/ob...... olduğunda/olursa bana bildirin [o haber verin];
    sie will nichts mehr von mir \wissen benimle ilişkisini kesti
    ich weiß sie in guten Händen ( geh) onun iyi ellerde olduğunu biliyorum
    6) ( kennen) bilmek, tanımak;
    weißt du einen guten Arzt? iyi bir hekim biliyor [o tanıyor] musun?
    II vi ( informiert sein) bilmek, bilgisi [o haberi] olmak;
    um [o von] etw dat \wissen bir şeyden haberi olmak;
    ich weiß von nichts hiç bir şeyden haberim yok;
    man kann nie \wissen ( fam) hiç bilemezsin;
    nicht, dass ich wüsste ( fam) onu bilmem;
    wer weiß? kim bilir?;
    was weiß ich ( fam) ne bileyim?

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > wissen

  • 16 hırlı

    1) че́стный, хоро́ший ( о человеке)
    2) перен. ско́льзкий ( о человеке)

    hırlı mıdır, hırsız mıdır bilmem — что он за челове́к, мне неизве́стно

    pek hırlı bir adama benzemez — он не о́чень похо́ж на че́стного челове́ка

    Türkçe-rusça sözlük > hırlı

  • 17 ki

    1.

    bundan anlaşılır ki... — из э́того сле́дует, что...

    2) что́бы

    istiyor ki geleyim — он хо́чет, что́бы я пришёл

    oturdum ki biraz dinleneyim — я присе́л, что́бы немно́го отдохну́ть

    3) кото́рый

    siz ki beni tanırsınız niçin böyle düşünüyorsunuz? — вы, кото́рый меня́ зна́ет, почему́ так ду́маете?

    ev ki köşededir — дом, что на углу́

    4) а

    geldim ki kimseler yok — я пришёл, а [там] никого́ нет

    2.
    (употр. для выражения сильной степени чего-л.) тако́й; так

    bana öyle bir kitap verdi ki! — он дал мне таку́ю кни́гу!

    o kadar para harcadı ki! — он потра́тил таки́е де́ньги!

    bir vurdu ki! — он так уда́рил!

    o kadar eğlendik ki! — мы так весели́лись!

    3.

    birader dedi ki ben orada neler gördüm — брат сказа́л: "И чего́ я то́лько там не насмотре́лся"

    4.
    ра́зве?; неуже́ли?

    acaba gelmez mi ki?; — неуже́ли он не придёт?

    bunu bana bırakırlar mı ki? — ра́зве они́ разреша́т мне э́то

    5.
    ( в конце фразы) ведь; же; пра́во же

    bunu yapmadım ki! — я же не де́лал [э́того]!

    bilmem ki! — пра́во же, я не зна́ю!

    sana güvenilmez ki! — на тебя́ же нельзя́ положи́ться!

    Türkçe-rusça sözlük > ki

  • 18 órası

    -
    1) то ме́сто

    órası hiç de fena değil — там совсе́м непло́хо

    órasını görmedim — я не ви́дел тех мест

    órası Izmir değil mi? — там Изми́р, не так ли?

    órası evin olduğunu bilmiyordu — он не знал, что э́то твой дом

    órasını sel basmış — там наводне́ние

    odanın órasına burasına yerleştirilmiş kutular — коро́бки, раста́вленные по ко́мнате там и сям

    órası ülkenin en güzel yerlerinden biridir — э́то ме́сто одно́ из краси́вейших мест стра́ны

    2) э́та / та сторона́ дела́, э́то / то обстоя́тельство

    órasını Allah bilir — э́то изве́стно одному́ Бо́гу

    órasını bilmem — я э́того не зна́ю

    işin órasını kurcalamayın — вы не затра́гиваете э́ту сто́рону де́ла

    ••
    - burası benim dolaşmak / gezmek
    - órası öyle

    Türkçe-rusça sözlük > órası

  • 19 yuvarlamak

    ката́ть кати́ть
    * * *
    -i
    1) кати́ть; ска́тывать

    taşı yuvarlamak — кати́ть ка́мень

    muşambayı kaldırdılar — клеёнку убра́ли

    2) повали́ть, свали́ть кого-что

    bir çelmede adamı yere yuvarladı — подста́вив подно́жку он свали́л его́ на́земь

    3) разг. проглоти́ть, съесть, вы́пить (жадно, с удовольствием)

    birbiri ardınca bilmem kaç şişe bira yuvarlamış — я не зна́ю, ско́лько буты́лок пи́ва одну́ за друго́й он осуши́л

    4) невня́тно говори́ть, бормота́ть
    5) нести́ околе́сицу / чепуху́; лгать

    Türkçe-rusça sözlük > yuvarlamak

  • 20 какой-то

    herhangi
    * * *
    1) bir

    э́то како́й-то манья́к! — manyağın biridir adam!

    каки́м-то о́бразом — nasılsa

    в како́й-то ме́ре — bir ölçüde

    по како́й-то причи́не — her ne sebeptense

    кака́я-то же́нщина — bir kadın; kadının biri

    го́лос у него́ како́й-то стра́нный — sesi bir tuhaf

    тебя́ спра́шивал како́й-то челове́к — seni biri(si) aramıştı

    он рабо́тает в како́м-то там комите́те — bilmem ne komitesinde çalışıyormuş

    э́то ста́ло каки́м-то кошма́ром — bu, bir nevi kabus halini aldı

    за каку́ю-то до́лю секу́нды — saniyenin bir kesrinde

    Русско-турецкий словарь > какой-то

См. также в других словарях:

  • bilmem hangi (veya kaç veya kim veya nasıl veya ne) — önemli veya anlatılması gerekli görülmeyen şeyler için kullanılan bir söz Bilmem hangi dairede kâtipmiş …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nembem ne — bilmem ki …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • yortu — is., Rum. Hristiyan bayramı Bilmem hangi düşmanın bilmem hangi yortusu varmış. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Bir Bakmışsın — Infobox Album Name = Bir Bakmışsın Type = Album Artist = Yalın Background = Yellow Released = April 17, 2005 Recorded = 2005 Genre = Pop rock Label = Pasaj Music Reviews = Last album = Ellerine Sağlık (2004) This album = Bir Bakmışsın (2005) Next …   Wikipedia

  • Yavuz Çetin — (1970 August 15, 2001) was a Turkish musician. He was born in Samsun, Turkey. His father, Erdal Çetin, was a journalist, Yavuz spent his childhood in many different places in Turkey.At the age of 14, he began to take blues and rock guitar lessons …   Wikipedia

  • Mehmet Akif Ersoy — Nom de naissance Mehmet Ragif Naissance 20 décembre 1873 İstanbul, Empire ottoman Décès 27 décembre 1936 (à 63 ans) İstanbul, Turquie Nationalité …   Wikipédia en Français

  • Pir Sultan Abdal — (? 1590?). Poeta, místico, trovador y héroe de la resistencia. Se conoce muy poco acerca de este autor que vivió a lo largo del S.XVI pero sus poemas y hazañas sobre su persona fueron transmitidos durante siglos por la cultura popular Alevi. Su… …   Wikipedia Español

  • Mehmet Akif Ersoy — Mehmet Âkif Ersoy (1873 27 de diciembre de 1936) fue un poeta turco. Escribió la letra del Himno Nacional Turco, İstiklâl Marşı (Marcha de la Independencia) – que fue adoptado en 1921. La letra fue en un principio escrita como poema en una… …   Wikipedia Español

  • Müzeyyen Senar — (born 1918) is a Turkish classical music performer. Born in Gököz in the Keles district, Bursa, Ottoman Empire, she is known as the diva of the Turkish Republic.[1][2] Contents 1 Life 2 …   Wikipedia

  • Negativum — Ne|ga|ti|vum 〈[ vum] n.; s, va [ va]; geh.〉 etwas Negatives; Ggs Positivum * * * Ne|ga|ti|vum, das; s, …va (bildungsspr.): etw. Negatives. * * * Negativum   das, s/...va,    1) bildung …   Universal-Lexikon

  • acıtmak — i 1) Acılık vermek Karabiber yemeği acıttı. 2) Ağrı, sızı duyulmasına sebep olmak Bilmem neden, her iskarpin ayaklarımı acıtıyor. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»