-
1 bilmem ne
что́-то -
2 bilmem
interj. search me -
3 bilmem hangi
како́й-то -
4 bilmem kim
кто́-то -
5 bilmem nasıl
somehow or other -
6 Şunu bunu bilmem
But me no buts -
7 зачем-то
-
8 search me
bilmem, bilmiyorum, nereden bileyim -
9 search me
bilmem, bilmiyorum, nereden bileyim -
10 bilmek
знать* * *-i1) знать, узнава́тьbildiğime göre — наско́лько я зна́ю
bilmiş ol! — да бу́дет тебе́ изве́стно!
2) знать, уме́ть ( как делать)yüzmeyi bilmek — уме́ть пла́вать
3) по́мнитьben beni bildiğim gündenberi — с тех пор, как я себя́ по́мню
4) вспомина́ть, узнава́ть, отга́дывать, уга́дыватьbenim kim olduğumu bildin mi? — ты узна́л, кто я
5) предполага́ть, счита́ть, полага́ть, ду́матьben onu dost biliyordum — я его́ счита́л дру́гом
6) смочь (что-л. сделать)bunu yapabilirim — я могу́ э́то сде́лать?
••- bildiğinden kalmamak
- bildiğini okumak
- bildiğini yapmak
- bildiğini yedi mahalle bilmez
- bilemediniz
- bilemedin
- bilerek
- bilir bilmez
- bilmem hangi
- bilmem kim
- bilmem ne
- eskimek bilmemek
- sen bilirsin -
11 bilmek
bilmek <- ir> Sache wissen; Person und meist Inhalt kennen; Sprache können; sich verstehen (-i auf A), verstehen (- mesini zu …); sich besinnen (-i auf A); (-i jemanden) betrachten als (z.B. Freund);bildiğime göre soviel ich weiß;bildiğini okumak seinen Kopf durchsetzen;bildiğinden şaşmamak stur seinen Weg gehen;bile bile mit Vorbedacht; extra;bilemedin(iz) fam sagen wir (mal); ja sogar;bilmem hangi irgendein;bilmem kim irgendjemand;bilmem nasıl irgendwie;dinmek bilmiyor will nicht nachlassen (z.B. Wind) -
12 bilmek
",-ir 1. /ı/ to know; to be informed of, be aware of; to understand. 2. /ı/ to know, recognize. 3. /ı/ to regard (someone) as: Onu düşman bildik. We regarded him as an enemy. 4. /ı/ to hold (someone) to be the accountable party: Senden başkasını bilmem. You´re the only one I hold accountable. 5. /ı, dan/ to suspect that (someone) did (something), think that (someone) is responsible for (something): Her şeyi benden biliyorlar. They suspect me of everything. bilemedin/bilemediniz at most. bilerek knowingly, on purpose. bilmeden not knowing, unintentionally. Bilmemek ayıp değil, sormamak/öğrenmemek ayıp. proverb It´s not a shame not to know; what is bad is not asking. bile bile knowingly; on purpose. bile bile lades with full knowledge of the disadvantageous consequences. bildim bileli for a long time now. bilir bilmez half-knowing, with insufficient knowledge. bilmezlikten gelmek to pretend ignorance. bildiğinden kalmamak/bildiğini okumak to insist on having one´s own way. bildiğinden şaşmamak not to be deflected from one´s plan, not to listen to others. bildiğini yapmak to (ignore advice and) do it one´s own way. Bildiğini yedi mahalle bilmez. colloq. He is very shrewd. bilmem hangi something or other. bilmem nasıl somehow or other. Bilmiş ol! colloq. Take note!/Hear this! " -
13 как
nasıl* * *1) нареч. nasıl; neкак пройти́ на у́лицу Го́рького? — Gorki caddesine nereden gidilir?
как (чу́вствует себя́) больно́й? — hasta nasıl?
как пожива́ешь / дела́? — ne âlemdesin?
как (мне) не по́мнить! — hatırlamaz olur muyum hiç!
как тут не вспо́мнить... — gel(in) de... hatırlama(yın)
ну как тут не вспо́мнишь пре́жнего дире́ктора! — eski müdürü gel de arama!
ты рад? - как не ра́доваться?! — sevindin mi? - Sevinilmez mi?
как же по́сле э́того (мне) не зли́ться? — bundan sonra nasıl kızmam?
он поступа́ет (так), как вели́т со́весть — vicdanı ne emrediyorsa onu yapıyor
как бы мне побыстре́е зако́нчить э́ту рабо́ту — ne yapsam da şu işi bir an önce bitirsem
не зна́ю, как ты, а я... — seni bilmem ama ben...
2) нареч. ne (kadar)как стра́нно! — ne tuhaf!
как тру́дно бы́ло ждать! — ne zordu beklemek!
как мне хо́чется повида́ть его́! — onu görmeyi ne kadar isterim!
как мно́го он зна́ет! — ne çok şey biliyormuş!
а ведь как она́ его́ люби́ла! — oysa, ne severdi onu!
знал бы ты, как он волнова́лся! — ne heyecan içindeydi, bilsen!
ви́дели бы вы то́лько, как она́ испуга́лась! — ne kadar korktuğunu bir görseniz!
как я бу́ду сча́стлив, е́сли он сде́ржит своё сло́во! — sözünü tutarsa ne mutlu bana!
3) частица nasılкак! Ты ещё здесь / не уе́хал?! — nasıl? Sen hâlâ gitmedin mi?!
она́ как закричи́т! — bağırıvermesin mi?; birden bağırmasın mı?
4) союз gibi; kadarбе́лый как снег — kar gibi beyaz
бесшу́мно, как тень — gölge sessizliğiyle
он ну́жен нам как во́здух — ona hava kadar muhtacız
он э́того бои́тся как сме́рти — bundan, ölümden korkar gibi korkuyor
таки́е, как ты — senin gibiler
он не тако́й терпели́вый, как ты — senin kadar sabırlı değildir, sendeki sabır onda yok
то́чно так же, как и (его́) оте́ц — tıpkı babası gibi
как бы извиня́ясь — af diler gibi
ко́мната как ко́мната — alelade / bildiğimiz bir oda
де́лай / поступа́й, как я — yaptığım gibi yap / davran, ben nasıl yaptımsa sen de öyle yap / davran
в строи́тельных дела́х он разбира́лся, как хоро́ший инжене́р — yapı işlerinden iyi bir mühendis kadar anlardı
5) союз (в качестве кого-чего-л.) olarak, diyeмне его́ предста́вили как худо́жника — bana onu ressam diye tanıttılar
6) союз ( в составе вводных групп) gibiкак ста́ло изве́стно — öğrenildiğine göre; öğrenildiği gibi
мост, постро́енный, как предполага́ют, в пя́том ве́ке,... — beşinci yüzyılda kurulduğu sanılan köprü
7) союз ( когда)...dığı zaman / sırada,...dıkta; iken;...ır...maz,...dı mı ( как только);...dıktan sonra (после того, как); (her)...dıkça ( всякий раз как);...alı ( с тех пор как);...madan (önce) ( перед тем как); oysa ( между тем как)задо́лго до того́, как стемне́ло — karanlık basmadan çok önce
с того́ дня, как он прие́хал — geldiği günden beri
не прошло́ и неде́ли, как... — aradan bir hafta geçmemişti ki...
как поду́маю об э́той ава́рии,... — ben o kazayı düşündükçe...
вот уж бо́льше го́да, как... — bir yıldan fazla bir süredir...
вот уж мно́го лет, как... — yıllar var ki...
э́то не что ино́е, как... — bu...dan başka bir şey değildi
ина́че, как изме́ной, э́то не назовёшь — buna ihanetten başka isim verilemez
кому́ же им помо́чь, как не тебе́? — onlara sen yardım etmesen kim etsin?
ну кому́ ж пла́кать, как не мне! — ben ağlamayayım da kim ağlasın?
я ви́дел как он сел в авто́бус — otobüse bindiğini gördüm
••как бу́дто —...mış gibi;...mış ( кажется)
как оди́н (челове́к) — tek adammışçasına
как раз наоборо́т — tam tersine
э́ти сапоги́ мне как раз — bu çizme ayağıma tam / tastamam geliyor
не зна́ю, как вы, а я... — sizi bilmem ama ben...
что, никаки́х весте́й нет? - Как не быть, есть! — haber yok muymuş? - Var ya, olmaz olur mu?
как он ни сопротивля́лся — her ne kadar direndiyse de
как бы он ни сопротивля́лся — ne kadar direnirse dirensin
как мо́жно быстре́е — bir an önce, mümkün olduğu kadar çabuk
э́тот, как его́... — şey, neydi adı...
-
14 soundso
soundso ['zo:ʔʊntso:]auf Seite \soundso falanca sayfada;am S\soundsovielten falan tarihte\soundso breit/groß genişliği/büyüklüğü şu kadar;\soundso oft bilmem ne kadar, bilmem kaç kere -
15 wissen
wissen <weiß, wusste, gewusst> ['vısən]I vt1) ( können) bilmek;nicht mehr ein noch aus \wissen çıkar yol bilmemek;mit jdm umzugehen \wissen biriyle nasıl geçineceğini bilmek, birine nasıl davranacağını bilmek2) ( die Kenntnis besitzen)ich weiß nicht, wo er ist nerede olduğunu bilmiyorum;wusstest du, dass...?... olduğunu biliyor muydun?;woher soll ich das \wissen? bunu nereden bileyim?;woher weißt du das? bunu nereden biliyorsun?;soviel ich weiß, ist er noch da bildiğim kadarıyla (kendisi) hâlâ orada;er weiß immer alles besser o her şeyi daha iyi bilir;das musst du selbst \wissen bunu senin bilmen gerekir, bu, senin bileceğin iş;wenn ich das gewusst hätte... bunu bilseydim...;sie weiß, was sie will ne istediğini biliyor;ich wüsste nicht, was ich lieber täte neyi tercih ederdim, bilemiyorum;ich hätte es \wissen müssen onu bilmem gerekirdi;das ist wer weiß wie teuer ( fam) bu, kim bilir kaç para;... und was weiß ich noch alles ( fam)... ve daha neler neler biliyorum;weißt du was? biliyor musun?;3) ( sich erinnern) hatırlamak;weißt du noch, wie schön es war? hatırlıyor musun, ne kadar güzeldi?4) ( erfahren)lassen Sie mich \wissen, wenn/ob...... olduğunda/olursa bana bildirin [o haber verin];sie will nichts mehr von mir \wissen benimle ilişkisini kesti5) ( die Sicherheit haben)ich weiß sie in guten Händen ( geh) onun iyi ellerde olduğunu biliyorum6) ( kennen) bilmek, tanımak;weißt du einen guten Arzt? iyi bir hekim biliyor [o tanıyor] musun?ich weiß von nichts hiç bir şeyden haberim yok;man kann nie \wissen ( fam) hiç bilemezsin;wer weiß? kim bilir?;was weiß ich ( fam) ne bileyim? -
16 hırlı
1) че́стный, хоро́ший ( о человеке)2) перен. ско́льзкий ( о человеке)hırlı mıdır, hırsız mıdır bilmem — что он за челове́к, мне неизве́стно
pek hırlı bir adama benzemez — он не о́чень похо́ж на че́стного челове́ка
-
17 ki
1.1) чтоbundan anlaşılır ki... — из э́того сле́дует, что...
2) что́быistiyor ki geleyim — он хо́чет, что́бы я пришёл
oturdum ki biraz dinleneyim — я присе́л, что́бы немно́го отдохну́ть
3) кото́рыйsiz ki beni tanırsınız niçin böyle düşünüyorsunuz? — вы, кото́рый меня́ зна́ет, почему́ так ду́маете?
ev ki köşededir — дом, что на углу́
4) а2.geldim ki kimseler yok — я пришёл, а [там] никого́ нет
(употр. для выражения сильной степени чего-л.) тако́й; такbana öyle bir kitap verdi ki! — он дал мне таку́ю кни́гу!
o kadar para harcadı ki! — он потра́тил таки́е де́ньги!
bir vurdu ki! — он так уда́рил!
3.o kadar eğlendik ki! — мы так весели́лись!
4.birader dedi ki ben orada neler gördüm — брат сказа́л: "И чего́ я то́лько там не насмотре́лся"
ра́зве?; неуже́ли?acaba gelmez mi ki?; — неуже́ли он не придёт?
5.bunu bana bırakırlar mı ki? — ра́зве они́ разреша́т мне э́то
( в конце фразы) ведь; же; пра́во жеbunu yapmadım ki! — я же не де́лал [э́того]!
bilmem ki! — пра́во же, я не зна́ю!
sana güvenilmez ki! — на тебя́ же нельзя́ положи́ться!
-
18 órası
- nı1) то ме́стоórası hiç de fena değil — там совсе́м непло́хо
órası neresi? — а) э́то что? ( вопрос по телефону снявшему трубку); б) како́е э́то ме́сто? ( уточняющий вопрос собеседнику)
órasını görmedim — я не ви́дел тех мест
órası Izmir değil mi? — там Изми́р, не так ли?
órası evin olduğunu bilmiyordu — он не знал, что э́то твой дом
órasını sel basmış — там наводне́ние
odanın órasına burasına yerleştirilmiş kutular — коро́бки, раста́вленные по ко́мнате там и сям
órası ülkenin en güzel yerlerinden biridir — э́то ме́сто одно́ из краси́вейших мест стра́ны
2) э́та / та сторона́ дела́, э́то / то обстоя́тельствоórasını Allah bilir — э́то изве́стно одному́ Бо́гу
órasını bilmem — я э́того не зна́ю
işin órasını kurcalamayın — вы не затра́гиваете э́ту сто́рону де́ла
••- burası benim dolaşmak / gezmek
- órası öyle -
19 yuvarlamak
ката́ть кати́ть* * *-i1) кати́ть; ска́тыватьtaşı yuvarlamak — кати́ть ка́мень
muşambayı kaldırdılar — клеёнку убра́ли
2) повали́ть, свали́ть кого-чтоbir çelmede adamı yere yuvarladı — подста́вив подно́жку он свали́л его́ на́земь
3) разг. проглоти́ть, съесть, вы́пить (жадно, с удовольствием)birbiri ardınca bilmem kaç şişe bira yuvarlamış — я не зна́ю, ско́лько буты́лок пи́ва одну́ за друго́й он осуши́л
4) невня́тно говори́ть, бормота́ть5) нести́ околе́сицу / чепуху́; лгать -
20 какой-то
herhangi* * *1) birэ́то како́й-то манья́к! — manyağın biridir adam!
каки́м-то о́бразом — nasılsa
в како́й-то ме́ре — bir ölçüde
по како́й-то причи́не — her ne sebeptense
кака́я-то же́нщина — bir kadın; kadının biri
го́лос у него́ како́й-то стра́нный — sesi bir tuhaf
тебя́ спра́шивал како́й-то челове́к — seni biri(si) aramıştı
он рабо́тает в како́м-то там комите́те — bilmem ne komitesinde çalışıyormuş
э́то ста́ло каки́м-то кошма́ром — bu, bir nevi kabus halini aldı
2) см. какой-нибудьза каку́ю-то до́лю секу́нды — saniyenin bir kesrinde
- 1
- 2
См. также в других словарях:
bilmem hangi (veya kaç veya kim veya nasıl veya ne) — önemli veya anlatılması gerekli görülmeyen şeyler için kullanılan bir söz Bilmem hangi dairede kâtipmiş … Çağatay Osmanlı Sözlük
nembem ne — bilmem ki … Beypazari ağzindan sözcükler
yortu — is., Rum. Hristiyan bayramı Bilmem hangi düşmanın bilmem hangi yortusu varmış. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Bir Bakmışsın — Infobox Album Name = Bir Bakmışsın Type = Album Artist = Yalın Background = Yellow Released = April 17, 2005 Recorded = 2005 Genre = Pop rock Label = Pasaj Music Reviews = Last album = Ellerine Sağlık (2004) This album = Bir Bakmışsın (2005) Next … Wikipedia
Yavuz Çetin — (1970 August 15, 2001) was a Turkish musician. He was born in Samsun, Turkey. His father, Erdal Çetin, was a journalist, Yavuz spent his childhood in many different places in Turkey.At the age of 14, he began to take blues and rock guitar lessons … Wikipedia
Mehmet Akif Ersoy — Nom de naissance Mehmet Ragif Naissance 20 décembre 1873 İstanbul, Empire ottoman Décès 27 décembre 1936 (à 63 ans) İstanbul, Turquie Nationalité … Wikipédia en Français
Pir Sultan Abdal — (? 1590?). Poeta, místico, trovador y héroe de la resistencia. Se conoce muy poco acerca de este autor que vivió a lo largo del S.XVI pero sus poemas y hazañas sobre su persona fueron transmitidos durante siglos por la cultura popular Alevi. Su… … Wikipedia Español
Mehmet Akif Ersoy — Mehmet Âkif Ersoy (1873 27 de diciembre de 1936) fue un poeta turco. Escribió la letra del Himno Nacional Turco, İstiklâl Marşı (Marcha de la Independencia) – que fue adoptado en 1921. La letra fue en un principio escrita como poema en una… … Wikipedia Español
Müzeyyen Senar — (born 1918) is a Turkish classical music performer. Born in Gököz in the Keles district, Bursa, Ottoman Empire, she is known as the diva of the Turkish Republic.[1][2] Contents 1 Life 2 … Wikipedia
Negativum — Ne|ga|ti|vum 〈[ vum] n.; s, va [ va]; geh.〉 etwas Negatives; Ggs Positivum * * * Ne|ga|ti|vum, das; s, …va (bildungsspr.): etw. Negatives. * * * Negativum das, s/...va, 1) bildung … Universal-Lexikon
acıtmak — i 1) Acılık vermek Karabiber yemeği acıttı. 2) Ağrı, sızı duyulmasına sebep olmak Bilmem neden, her iskarpin ayaklarımı acıtıyor. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük